Gebelikte Beslenme – Vitaminler Mineraller

Prof. Dr. Bülent Berker - Kadın Hastalıkları, Jinekolojik Cerrahi, Doğum, Kısırlık ve Tüp Bebek Uzmanı - 339a0e1449b6b4062056bc300d87e893 L

İnsan yaşamında beslenmenin çok önemli ve çok özel olduğu devrelerden biri olan gebelik, anneye topluma sağlıklı bireyler kazandırma sorumluluğunu vermiştir. Anne iyi ve doğru beslenmezse ölü doğum, erken doğum, düşük ağırlıklı doğum, bedensel ve zihinsel özürlü doğumlar gibi tehlikelerle karşılaşabilir. Kendisinde de kansızlık, tansiyon problemleri, vücutta su tutulması, yorgunluk, diş ve kemik problemleri olabilir.
Hamile olduğunu yeni öğrenen kadınların pek çoğunda, en çok ilgi çeken konulardan birisi beslenme şeklinin nasıl olması gerektiğidir. Çoğu kadın bebeğinin gelişimi için doğru ve dengeli beslenemediğini düşünür. Hatta ilk aylarında kilo alamayan gebeler endişelenebilirler. Aslında tüm bu endişeler çoğu zaman gereksizdir. Çünkü bulantı ve kusmalar ile iştahsızlık problemleri ilk aylarda kilo almayı doğal olarak engelleyebilir.
Kimi zaman hastaların eline çeşitli diyetler verilmekte ve belli beslenme programlarına zorlanmaktadırlar. Bazı gebeliğin özel durumları haricinde bu tür yaklaşımların hiçbir bilimsel geçerliliği yoktur. Kadınları korkutarak sevmedikleri veya tolere edemedikleri gıda maddelerini tüketmeye zorlamak kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Bu tür diyetler ancak konunun uzmanı diyetisyenler tarafından hastanın durumu göz önüne alınarak, doktorunun önerileri doğrultusunda ve kişiye özel olarak hazırlanabilir. Ancak yine unutulmamalıdır ki bebeğin büyümesi, sağlıklı olması, ruhsal, fiziksel, zihinsel yönden iyi gelişmesi annenin sağlığı ve dengeli beslenmesiyle orantılıdır.
Annenin gebelik öncesi fiziksel gelişimini tamamlamış olması, besin depolarının yeterli olması ve yaşı, hem bebeğin hem de annenin sağlığını koruyacak en önemli etkenlerdir. Çünkü bebek, annenin besin yedeklerinden ve gebelik boyunca tükettiklerinden kendisi için gerekeni seçip alarak, büyür beslenir. 

Normal bir gebelik sürecinde annenin kendi gereksinimine ek olarak tükettiklerinin bebeğe aktarılması için annenin yaklaşık 10-12 kg alması yeterlidir. Bu artışı sağlayabilmek için gebelik öncesine göre bir gebe ek olarak günlük 20 gr. protein, 15-20 mg. demir, 500 mg. kalsiyum ve ortalama 300 kalorilik enerji alması gereklidir.

Geçmişteki deneyimler, diğer yönlerden sağlıklı bir gebede beslenmenin gebelik sonucuna etkisinin, ancak açlık sınırında beslenmesi olan kadınlarda görüldüğü yönündedir (1944’de Hollanda’da, 2. Dünya Savaşı sırasında görüldüğü gibi). Gebeliğin geç dönemlerinde doğum ağırlığı, uzun süreli açlık dönemlerinden etkilenmekte ve azalmaktadır, ancak perinatal mortalite hızı değişmemektedir. Malformasyon insidansı da değişmez. Ayrıca fetusun ilerdeki mental performansı da etkilenmemektedir. Gebelikte maternal kilo alımı infantın doğum ağırlığını da etkilemektedir. Zayıf ve gebelikte az kilo alan kadınlar düşük doğum ağırlıklı infantlar doğururken, kilolu kadınlar ya da gebelikte fazla kilo alanlar ortalamadan daha iri bebek doğurmaktadırlar. Gebelikte ortalama kilo alımı yaklaşık 13-15 kg kadardır. Maternal kilo alımı doğum ağırlığı ile pozitif korelasyon gösterir ve düşük doğum ağırlıklı infant (2500 gr dan az) doğurma riski en yüksek olan kadınların, gebeliği süresince 8 kilodan daha az alanlar olduğu görülmüştür.

Gebelik öncesi vücut kütle indeksi normal olan gebelerde 11,5-16 kg arasında kilo alımını önerilmektedir. Normal fizyolojik kanıtlar, bunun 9 kg’nın fetus, plasenta, amniotik sıvı, uterin ve meme hipertrofisi, kan volümü, ekstraselüler ve ekstravasküler sıvıya; geri kalan 3,5 kg’nın çoğunluğunun maternal yağ depolarına ait olduğunu göstermektedir. Doğumdan sonra, doğum süresince alınan kiloların hepsi kaybolmuyor. Hamileliğinde 12,5 kg alan normal bir kadının postpartum döneminde yaklaşık 4,4 kg fazla kilo fazlası olur. Emzirmenin maternal kilo kaybı üzerindeki etkisi çok azdır.

GEBELİKTE BESLENME ÖNERİLERİ
Gebe ve emzirenler de dahil olmak üzere kadınlar için en son öneriler beslenme önerileri tablo 1’de özetlenmiştir. Önerilen günlük miktarlar erişkinlere uygulansın diye değil toplum ve grupların ihtiyaçları belirlensin diye verilmiştir çünkü bireylerin gereksinimleri kişiden kişiye büyük değişkenlik göstermektedir. Belli prenatal vitamin – mineral destek preparatları içerdikleri bazı maddelerin fazlaca alınmasına sebep olabilir. Üstelik, aşırı miktarda destekleyici preparat kullanımı (örneğin; günlük önerilen dozun 10 katı), ki bu toplum genelindeki bir bölümün ilaçları kendi kendilerine kullanması sonucunda söz konusu olabilir, gebelik esnasında gıda zehirlenmeleriyle ilgili endişelerimizin artmasına sebep olmuştur. Demir, çinko, selenyum ve vitamin A, B6, C ve D gibi gıda bileşenlerinin potansiyel olarak toksik etkileri olabilir. Gebelik esnasında, tablo 1’de gösterilen önerilen günlük diyetle alım dozunun 2 katından fazlasının alınmasından kaçınılmalıdır. 

Tablo : Gebelik öncesinde, esnasında ve emziren kadınlarda günlük diyetle alım önerileri

Gıda bileşeniGebe olmayanlarGebelerEmzirenler
Kilokaloriler

2200

2500

2600

Protein (g)

55

60

65

Yağda çözünebilen vitaminler

  A (µg RE)1

800

800

1300

  D (µg)

10

10

12

  E (mg TE)2

8

10

12

  K (µg)

55

65

65

Suda çözünebilen vitaminler

  C (mg)

60

70

95

  Folat (µg)

180

400

280

  Niasin (mg)

15

17

20

  Riboflavin (mg)

1.3

1.6

1.8

  Tiyamin (mg)

1.1

1.5

1.6

  Piridoksin B6 (mg)

1.6

2.2

2.1

  Kobalamin B12            (µg)

2.0

2.2

2.6

Mineraller

Kalsiyum (mg)

1200

1200

1200

Fosfor (mg)

1200

1200

1200

İyot (µg)

150

175

200

Demir (mg ferröz demir)

15

30

15

Magnezyum (mg)

280

320

355

Çinko (mg)

12

15

19

1 RE = retinol eşdeğeri (1 RE = 1 µg retinol)
2 TE = tokoferol eşdeğeri

PRENATAL VİTAMİN VE MİNERAL DESTEĞİNöral tüp defektlerini önlemek için folat desteği önerilmeye başlanana kadar, demir gebelikteki ihtiyacı sadece diyetle karşılanamayacağı bilinen tek gıda bileşeniydi. Diyetle günlük 30 mg elemental demir alınması beslenme yetersizliği açısından düşük risk altında olan kadınlarda demir eksikliği proflaksisi için önerilmektedir. Demir eksikliği proflaksi ya da tedavisinde boş bir mideye demir verilmesi emilmesini kolaylaştıracaktır. Maternal diyetin kesin yetersiz olmadığı sürece rutin multivitamin desteği önerilmemektedir. Bu kapsam içerisinde multipl gestasyon, komplet vejeteryanlar, epileptikler ve hemoglobinopatisi olan kadınlar vardır. Bu yüksek riskli kadınlarda, ikinci trimesterden başlayarak günlük multivitamin-mineral desteği önerilmektedir. Bu multivitamin – mineral desteğinin önerilen içeriği 30-60 mg demir, 15 mg çinko, 2 mg bakır, 250 mg kalsiyum, 10 µg (400 IU) vitamin D, 50 mg vitamin C, 2 mg vitamin B6, 300 µg folat ve 2 µg vitamin B12.
KALORİLERGebelikte ek 80.000 kkal’ye ihtiyaç vardır, ki bu da esas olarak son 20 haftada birikir. Gebelik boyunca günlük kalori artışı 300 kkal olarak önerilmektedir. Kaloriler enerji için gereklidir, ve kalori alımı yetersiz ise protein hayati önem taşıyan fetal büyüme ve gelişme için ayrılması gerekirken enerji amacıyla metabolize olur. “Gebelik diyet yapmak için uygun bir zaman değildir”. Yaş, boy ve hareket durumumuza göre uygun ağırlıkta gebeliğe başlanmalıdır. Çok kilolu bir gebeyi zayıflatmak gebelik sürecinde doğru değildir, kilosunu korumaya çalışmak ve özellikle dördüncü aydan sonra kalori kısıtlamasına gitmemek gerekir. Beslenmede yüksek kalorili yiyeceklerin fazlaca almasına engel olmak, ancak gebelik için gerekli temel besin ögelerini alarak gereksinmeleri karşılamak esastır. Ergenlik çağında olan veya yaşantısı gereği çok hareketli gebelerde ise mutlaka olması gereken, kilonun korunması ve ek olarak gebelik için artan gereksinimin karşılanmasıdır. Gebelikte ağırlığın takibi çok önemlidir. İlk üç ayda 0,5-1 kg, sonraki aylarda ise ortalama 1.5-2.0 kg, ağırlık kazanması uygundur. Çok zayıf gebelerde, yetersiz ve dengesiz beslenenlerde düşük ağırlıklı doğum, erken doğum, ölü doğum, zihinsel ve bedensel özürlü doğumlar görülebilir. Annede anemi, kemik ve diş kayıpları, preeklampsi, vücutta su tutulması, iş gücü kaybı, halsizlik görülme oranı yüksektir. Çok kilolu gebelerde ise hipertansiyon, şeker hastalığı, doğum güçlükleri gibi problemler görülebilir. Bu nedenle anne adaylarının gebelik öncesi kontrollerinin yapılması, gebe kaldıktan sonra her ay beslenme ve kilo izlenlerinin yapılması gerekmektedir.

PROTEİNGebe olmayan normal kadının temel protein ihtiyaçlarına fetus, plasenta, uterus ve memelerin büyüme ve onarım ihtiyaçları ve maternal kan hacmindeki artışın getirdiği yük eklenmektedir. Gebeliğin son altı ayı boyunca, yaklaşık 1 kg protein depolanır; bu da 5-6 g/gün demektir. Maternal plazmadaki aminoasitler tam bir şekilde çalışılmamış, sadece ornitin, glisin, taurin ve prolin konsantrasyonlarında belirgin düşüşler olduğu gözlenmiştir. Gebelik sırasında konsantrasyonlarında yükselme gözlenen aminoasitler glutamik asit ve alanindir. 

Gebelikte artan protein gereksinimi karşılamak için kırmızı ve beyaz et, süt ve süt ürünleri, yumurta, balık, kuru baklagiller (fasulye, mercimek, barbunya..) gibi proteinden zengin besinler önerilir. Proteinler, hayvansal ve bitkisel proteinler olarak ikiye ayrılır. Hayvansal gıdalardaki yağ mümkün ölçüde alınarak, etin yağsız şekilde tüketilmesi önerilir. Ayrıca balıkta proteinden başka bulunan omega 3 ve omega 6 yağ asitleri de bebeğin zeka gelişimi üzerine olumlu etkili maddelerdir. Proteinin büyük çoğunluğunun et, süt, yumurta, peynir, kümes hayvanları ve balık gibi hayvansal kaynaklardan sağlanması istenmektedir çünkü bunlar optimal kombinasyonlarda aminoasit içermektedirler. Süt ve süt ürünleri uzun zamandan beri gebeler ve emziren kadınlar için, özellikle protein ve kalsiyum içeriği sebebiyle, ideale yakın besin kaynakları olarak kabul edilmişlerdir.
DEMİRGebelikte demir ihtiyacı artmaktadır. Fetus ve plasentaya transfer edilen yaklaşık 300 mg demir ile eğer mümkünse artmakta olan maternal hemoglobin kitlesine enkorpore olan 500 mg’ın neredeyse tamamı gebeliğin 4,5. ayından sonra kullanılmaktadır. Çok az kadın bu miktarı destekleyebilecek depolara sahiptir, ve diyet nadiren bu ihtiyacı karşılayacak kadar demir içermektedir. 
Birçok ülkede klinik pratikte sıklıkla demir desteği verilmekte ancak bazı otörler bunu sorgulamaktadır. Maternal aneminin gebelik seyrine kanıtlanmış kötü bir etkisinin olmadığını savunmaktalarsa da bu mantıklı değildir, çünkü obstetrik hemoraji her zaman mevcut bir tehdit olduğundan anemik durumdayken bir doğuma girmek avantajlı sayılamaz. Çalışmalar göstermiştir ki; ferröz glukonat, sülfat veya fumarat gibi basit demir tuzu şeklinde 30 mg kadar elementer demir desteği gebeliğin ikinci yarısı boyunca günde tek sefer düzenli bir şekilde verildiğinde gebelik gereksinimlerini karşılamaya ve öncesinde mevcut demir depolarını korumaya yetecek kadar demir sağlanmış olur. Bu miktar emzirme dönemi için de yeterlidir. Gebenin günlük 60-100 mg demirden fayda göreceği durumlar şunlardır; aşırı kilo durumu varsa, ikiz gebelikse, gebeliğin son dönemleriyse, demiri düzenli olarak almamışsa ve Hb düzeyi bir şekilde deprese olmuşsa. Demir eksikliğine bağlı belirgin anemisi olan kadınlar bölünmüş dozlarda günlük 200 mg demire iyi yanıt verirler. 

Gebeliğin ilk 4 ayı boyunca demir gereksinimi az olduğundan, bu dönemde demir desteği yapmak gerekli değildir. İlk trimesterde demir desteğinden sakınmak bulantı ve kusma riskini alevlendirmekten de sakınmak anlamına gelir. Demir preparatının gece yatarken alınması da GİS yan etki olasılığını azaltır. Gebelikte “kan yapıcı” yani demirden zengin gıdaların tüketilmesi ve özellikle de 4-4.5 aylardan sonra folik asitli demir ilaçlarının kullanımı önemlidir. Çünkü özellikle bu aylardan sonra demir eksikliğine bağlı olarak anemi ortaya çıkabilir. Aşırı derecede kansızlığı olan kişilerde kan haplarına (demir hapları) gebeliğin erken dönemlerinde de başlanabilir.  Ancak bu durumda zaten ilk aylarda sık olarak görülen bulantı, kusma ve mide şikayetlerinde artış olabileceğinden tedaviye başlangıç süresi bir kaç hafta ertelenebilir.  Gebelerde demir eksikliği halsizlik, bitkinlik, nefes darlığı, uykuya meyillilik ve çarpıntı gibi şikayetler oluşturabileceği gibi gebelikle ilgili olarak da erken doğum, bebeğin rahim içinde gelişememesi, ölü doğum ve düşükler gibi komplikasyonlara zemin hazılar.  Ayrıca ileri derecede kansız bir gebe doğum sonrası lohusalık döneminde de sıkıntı çeker. Demir eksikliğini en aza indirebilmek için kan yapıcı; pekmez, kuru üzüm, kırmızı et, yumurta ve kuru baklagillerden zengin gıdaların tüketilmesine önem verilmelidir. Ayrıca C vitamininden zengin meyve ve sebzeler de barsaklardan demir emilimini arttıracaklardır. 

Genelde 4.aylardan sonra başlanılan demir hapları kesinlikle sütle birlikte içilmemelidir. Çünkü süt, demirin emilimini azaltarak etkisizleştirmektedir. Bazı kişiler demir haplarını mide şikayetlerinden dolayı gebelikleri boyunca kullanamayabilirler. Bu kişilerde, içilebilir (sıvı) demir solüsyonları kullanılabilir. Bazan de demir damar içi veya kas içi uygulamalarla hastalara yüklenebilir. Çok ileri durumlarda ise kan veya eritrosit transfüzyonu yapılması zorunlu hale gelebilir. Bir kişide yoğun bir şekilde yapılan demir tedavilerine rağmen halen kandaki hematokrit ve hemoglobin değerleri düşük kalıyorsa demir eksikliği anemisi dışındaki anemiler veya barsak emilim bozuklukları (malabsorbsiyon sendromları) aranmalıdır.
KALSİYUMKalsiyum, bebeğin gebeliğin 8. haftasından itibaren oluşmaya başlayan kemik ve dişlerinin gelişimi için gerekli bir mineraldir. Gebede tutulan yaklaşık 30 g kalsiyumun neredeyse tamamı gebeliğin geç dönemlerinde fetusta birikir. Bu miktar neredeyse tamamı kemiklerde olan ve fetal büyüme için kolayca mobilize olabilecek olan toplam maternal kalsiyumun yaklaşık %2,5’idir. Gebelik boyunca kalsiyumun barsak absorbsiyonunda ve progresif retansiyonunda artış olduğu gösterilmiştir. Maternal plazmada albümin konsantrasyonu azaldıkça iyonize kalsiyum değil ama bağlanmış kalsiyum düzeyleri yavaşça düşer. Gebelikte, normalde gerek duyulan miktarın iki katı kadar kalsiyum gereklidir. Çünkü gebelik boyunca diş ve kemiklerden sürekli bir kalsiyum eksilmesi olmaktadır. Kalsiyum açısından zengin besinler peynir, süt, yoğurt ve yeşil yapraklı sebzelerdir. Ancak süt ürünlerinin yağ açısından da zengin olduğundan dolayı yağı alınmış süt ve yoğurdu tercih edilmesi daha doğru olacaktır. Brucella, tifo benzeri hastalıklardan korunabilmek için tüketilen peynirin ve sütün hijyenik ve iyi pastörize olmasına da özen gösterilmelidir

ÇİNKOCiddi çinko eksikliği iştahın azalıp kötüleşmesine, büyümenin suboptimal olmasına ve yara iyileşmesinin bozulmasına sebep olur. Belirgin çinko eksikliği dvorfizm (cücelik) ve hipogonadizme sebep olabilir. Aynı zamanda akrodermatitis enteropatika adı verilen ve nadiren görülen ciddi bir konjenital çinko eksikliği olan özel bir cilt hastalığına da yol açabilir. Çinko eksikliği olan hayvan fetuslarında SSS malformasyonlarında artış olmasına rağmen, insanlardaki gebeliğin gidişatında çinkonun rolü henüz net olarak bilinmemektedir.

Plazmadaki çinko toplam vücut çinkosunun yaklaşık olarak %1’idir. Üstelik, plazmadaki çinkonun neredeyse tamamı çeşitli plazma proteinlerine ve aminoasitlere bağlıdır. Bu sebeple, plazma konsantrasyonlarındaki düşüklükler sıklıkla gerçek bir çinko açığından ziyade çeşitli bağlayıcıların konsantrasyon değişikliklerinin sonucunda gelişir. Konsantrasyonun azalmış olmasına rağmen normal gebe kadında toplam çinko plazma havuzu aslında artmıştır ve bu artış gebelikle indüklenen plazma hacmindeki büyük artışın sonucudur. Gebe kadınlarda güvenli sayılacak çinko destek miktarı net olarak bilinmemesine rağmen önerilen günlük alım 15 mg’ dır.

İYOTArtmış fetal ihtiyacı ve artmış maternal renal kayıpları karşılamak için bütün gebelerin iyotlu tuz kullanması önerilmektedir. Ciddi maternal iyot eksikliği, bebeğin multiple ciddi nörolojik defektlerle karakterize endemik kretenizme predispozan olmasına neden olur. Bu durumun endemik olduğu Çin ve Afrika’da gebeliğin çok erken döneminde iyot desteği verilmesi kretenizmi önler. Gebelik esnasında farmakolojik miktarlarda iyotun oral yolla alınması tiroit fonksiyonunu baskılayabilir ve ölçülebilir bir fetal guatrı indükleyebilir. Fazla miktarda deniz yosunu tüketimi de aynı duruma yol açabilir.

MAGNEZYUMSadece gebeliğe ait magnezyum eksikliği bildirilmemiştir. Şüphesizki, hiç magnezyum alımının olmadığı uzun süreli hastalıklarda, plazma düzeyi kritik bir düşüklük gösterebilir. Gebelik esnasında gelişen magnezyum eksikliği sıklıkla öncesinde geçirilmiş olan intestinal bypass cerrahisinin bir komplikasyonudur. 

BAKIRSitokrom oksidaz gibi bakır içeren enzimler çoğu oksidatif proçeste anahtar rolü oynayarak metabolizma için gereken enerjinin çoğunun üretiminde de anahtar rol oynarlar. Gebeliğin maternal çinko metabolizması üzerine majör etkileri vardır; serum serüloplazmin ve plazma bakırında belirgin artışlar olur. İnsanda gebelik esnasında bakır eksikliği bildirilmemiştir. Gebelerde bakır desteğiyle ilgili bildirilmiş bir çalışma yoktur, oysa güncel pazardaki prenatal destek preparatlarının çoğu tablet başına 2 mg bakır içermektedir.
POTASYUMMaternal plazmadaki potasyum konsantrasyon 4,5. ay civarında 0.5 mEq/L civarında azalır. Kadın gebe değilken de potasyum eksikliği gelişebilir. Uzun süreli bulantı ve kusma hipokalemi ve metabolik alkaloza sebep olabilir. Daha sık görülen bir diğer sebep de diüretik kullanımıdır ve son yıllarda bu sebep gittikçe azalmaktadır.
SODYUMDiüretik verilmedikçe ya da diyetle sodyum alımında etkin bir kısıtlama yapılmadıkça gebelikte sodyum eksikliği gelişmesi muhtemel değildir. Genel olarak, yemeklere tat vermek için eklenen tuz ile yeterli sodyum sağlanır. Plazma sodyum konsantrasyonu normalde gebelik esnasında birkaç mEq kadar azalır, fakat sodyum ekskresyonu değişmez; ortalama 100 – 110 mEq/gün civarındadır.
FLORGebelik esnasında flor desteğinin değeri sorgulanmıştır. Bir grup araştırmacı, optimal derecede florlanmış su ile aynı postnatal maruziyeti olan fakat prenatal maruziyet dereceleri farklı olan çocukların geçici ve kalıcı dişlerinde çürük prevalansını incelemişlerdir. Eğer çocuk doğumundan itibaren bu tarife uyan suyu içiyorsa maternal florlu su alımının ek bir faydası olmadığına kanaat getirmişlerdir. Gebelik esnasında flor desteği verilmesi Diş Hekimleri Birliği tarafından destek gösmemiştir. Emziren kadınlara flor desteği verilmesi anne sütündeki flor miktarını arttırmamaktadır.
VİTAMİNLERBaşarılı üremede vitaminlerin önemine işaret eden kanıtların çoğu hayvan deneylerinden elde edilmiştir. Tipik olarak, gebelik öncesinden başlayarak vitaminin tamamen kesilmesi ya da oldukça potent bir vitamin antagonistinin verilmesi hayvanlarda ciddi düzeyde eksikliğe yol açmıştır. Gebe hayvanlara bazı vitaminlerin aşırı miktarlarda verilmesinin fetus ve yeni doğan üzerine zararlı etkileri olduğu gösterilmiştir. Tabloda gösterilen gebelikteki vitamin ihtiyacı yeterli miktarda kalori ve protein sağlayan herhangi bir diyetle sağlanabilir. Tek istisna, uzun süreli kusma, hemolitik anemi ya da multipl fetuslarla komplike gebeliklerdeki daha da artmış folik asit ihtiyacıdır.
FOLİK ASİTFetüsün merkezi sinir sisteminin gelişmesi için özellikle gebeliğin ilk haftalardan itibaren “B9 vitamini”  yani folik asit alınması çok önemlidir. Vücutta depolanmadığı ve gebelik süresince normalden fazlasına gerek duyulduğu için her gün alınmalıdır. Taze yeşil sebzeler folik asit kaynağıdır, ancak uzun süreli pişirmeler ve uzun süre bekleyen gıdalardaki miktarını azaltır. En çok ıspanak, yer fıstığı, fındık, karnabahar, kepekli ekmekte mevcuttur. Doğal gıdalar gebenin folik asit açığını tam olarak kapatamayacağından ötürü gebeliğin ilk haftalarından itibaren hap olarak dışarıdan alınması uygun olacaktır. Gebelerde folik asit eksikliğine bağlı fetüsdee “nöral tüp defektleri” adı altında toplanan bir takım anormalliklerin (hidrosefali, spina bifida, anensefali) ortaya çıkabileceği gösterilmiştir. Ayrıca bu gebelerde preeklampsinin daha sık geliştiği gözlenmiştir. Daha önceden folik asit eksikliği saptanmış veya nöral tüp defekt anomalili bebek doğurmuş kadınlar, gebe kalmayı düşündükleri tarihin en az 3 ay öncesinden itibaren folik asit alımına başlamalıdırlar. ABD’de her yıl yaklaşık 4000 gebelikte nöral tüp defekti görülür ve bunların yarıdan fazlası perikonsepsiyonel dönem boyunca günlük 400 µg folik asit alımıyla önlenebilir. Gebe kalabilecek bütün kadınların üretken oldukları yıllar boyunca günde 400 µg folik asit tüketmeleri önerilmektedir. 
VİTAMİN ADiyetle vitamin A alımı çoğu gebenin ihtiyacını karşılamaya yeterli gibi görünmektedir. Bu sebeple gebelik esnasında rutin destekleme önerilmemektedir. Az sayıdaki vaka takdimi raporuna göre gebelik esnasında günlük 10,000-50,000 IU kadar yüksek dozlarda alınmasına doğum defektleri eşlik etmektedir. Bu malformasyonlar, vitamin A derivativi olan izotretinoin (Accutan)’ın yaptıkları ile eşdeğerdir, ki izotretinoinin insanda teratojen olduğu kanıtlanmıştır. Meyve ve sebzelerde bulunan vitamin A prekürsoru beta – karotenin vitamin A toksitesine yol açtığı gösterilememiştir. 

VİTAMİN B12Normal gebelerde maternal plazmadaki vitamin B12 düzeyi değişken derecelerde düşüş göstermektedir. Bu, büyük oranda plazma transkobalaminlerindeki düşüşe bağlıdır ve kısmen  destek preparatları verilerek önlenebilir. Vitamin B12 sadece hayvansal kökenli gıdalarda doğal olarak bulunur. Artık iyi bilinmektedir ki katı vejetaryenler vitamin B12 depoları düşük olan bebekler doğurabilirler. Üstelik, vejetaryen bir annenin sütü muhtemelen az miktarda vitamin B12 içereceğinden, anne sütüyle beslenen bebekte bu eksiklik daha da belirgin hale gelecektir. Aşırı derecede C vitamini alımı da fonksiyonel vitamin B12 eksikliğine yol açabilir.

VİTAMİN B6Gebelerde yapılan çoğu klinik çalışmada vitamin B6 desteğinin faydalı olduğu gösterilememiştir. Yetersiz beslenme açısından yüksek risk altında olan kadınlarda; örneğin, madde bağımlılığı, adolesans ve multipl gestasyonu olanlar gibi, 2 mg içeren günlük destek önerilmektedir. 

VİTAMİN CGebelik esnasında önerilen günlük C vitamini desteği dozu 70 mg/gün ya da gebe olunmadığı dönemde önerilenin %20 daha fazlasıdır (Tablo 1). Normal bir diyet zaten bu miktarı sağlamalıdır. Gebelik esnasında maternal plazma düzeyi azalırken kord düzeyi daha yüksek olur, bu suda çözünen çoğu vitaminde gözlenen bir durumdur.

C vitamini demirin bağırsaklardan emiliminde, vucudun hastalık etkeni mikroorganizmalara karşı immun direncinin arttırılmasında ve metabolizmamızdaki pek çok biyokimyasal süreç için gerekli bir vitamindir. Gebelikte C vitamini gereksinimi metabolizmanın hızlanmasına bağlı olarak artmıştır; ancak düzenli bir şekilde beslenen gebelerde hap şeklinde vitamin alınması önerilmemektedir. C vitamini portakal, limon, kırmızı ve yeşil biber, domates, çilek, greyfurt, karnıbahar, lahana, brüksel lahanası gibi pek çok taze meyve ve sebzelerde bulunur. Vücutta depolanmadığı için her gün belli bir miktar alınmalıdır. Uzun süre saklanan ve pişirilen besinlerde C vitamininin çoğu kaybolur. Besinleri tazeyken tüketmeli, iyi yıkanmış sebzeleri çiğ ya da az haşlayarak yemelisiniz. Ayrıca gebelere uzun süre beklemiş, doğal içerikli olmayan, konserve ve benzeri gıdalar da önerilmez.

Gebelik TakibiGebelikte Beslenme

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Doktora Sor